Ancak, bu baştan mantıksız bir hareketti.
Aşağıdaki bölüm 30 Eylül 2021’de gönderdiğim bölüm.
Aşağıdakiler, Bay Sekihei’nin bugünkü Sankei Shimbun’da yer alan China Watch adlı düzenli köşe yazısından alınmıştır.
Japonlar ve dünyadaki insanlar için mutlaka okunması gereken bir kitap.
“TPP Üyelik Başvurusunda” Büyük Yanlış Hesap
16 Eylül’de Çin hükümeti aniden Trans-Pasifik Ortaklığına (TPP) katılmak için başvuracağını duyurdu.
Ancak, bu baştan mantıksız bir hareketti.
Örneğin, TPP anlaşması, üye ülkelerin yerel devlete ait işletmelere yardım sağlamasını yasaklayan bir “devlet teşebbüsü maddesine” sahiptir.
Ancak Çin, devlete ait işletmelere yardım etmekten asla vazgeçmedi. Özellikle Xi Jinping yönetimi iktidara geldiğinden beri, devlete ait işletmeleri daha büyük ve daha güçlü hale getirme politikası kapsamında güçlendirme çabalarını artırıyor.
Yeni bir başvuru sahibi ülkenin TPP’ye girmesi için tüm üye ülkeler tarafından bir anlaşmaya varılması gerekir.
Bununla birlikte Çin, Avustralya’ya şiddetli yaptırımlar uygulayarak geçen yıldan beri TPP üyesi ülkelerle ticaret sürtüşmesine neden oluyor.
Çin’in TPP’ye katılmak için gelecekteki müzakerelerde Avustralya’nın onayını alması zor olacak.
Ancak Xi yönetimi, Çin’in TPP’ye katılmasının önünde engeller yarattı.
Bu şekilde, Çin’in TPP’ye katılım başvurusunun biraz gevşek olduğunu görebiliriz.
Çin’in şu anda üyelik başvurusunda bulunma kararının arka planında muhtemelen geçen yılın sonunda Avrupa Birliği ile üzerinde anlaşmaya varılan AB-Çin Yatırım Antlaşması’nın Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanmasının dondurulması nedeniyle zorluklarla karşılaşması yatmaktadır. Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Hindistan tarafından Çin ile “dörtlü” bir ortaklığın oluşturulması ve Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Avustralya arasında Çin’i içerecek bir ittifakın ortaya çıkması.
Diğer bir deyişle Çin, Hint-Pasifik bölgesinde Çin’i çevreleyen kuşatma ağını kırmak için son çare olarak aceleyle “TPP’ye katılmak için başvurma” kartını oynadı.
Böyle bir geçici önlem, tam tersine, Çin için istenmeyen bir duruma yol açtı.
22 Eylül’de Çin’in başvurusundan ilham alan Tayvan, TPP’ye katılmak için resmi başvuruda bulundu.
Çin ve Tayvan arasındaki “TPP’ye katılma yarışı” başlayacak ve Tayvan üstünlüğü ele geçirecek.
Tam anlamıyla bir piyasa ekonomisine sahip olan Tayvan’ın “devlete ait işletme sorunu” yoktur, TPP üyesi ülkelerle ilişkileri genel olarak iyidir, ticari sürtüşmeler yoktur.
Bu yılki TPP başkanı Japonya’nın Tayvan’ın başvurusunu “hoş karşılayacağını” ilk açıklayan olması, Tayvan için de bir rüzgar olmalı.
Çok uzak olmayan bir gelecekte, Tayvan’ın TPP’ye Çin’den önce katılması için iyi bir şans var ki bu da doğal olarak Çin’e bir darbe olacaktır.
Tayvan, Çin’den önce TPP’ye katılırsa, Xi yönetiminin itibarını zedeleyecek ve Çin için önemli bir sorun yaratacaktır.
Tayvan, Çin’den önce TPP’ye üye olursa, Çin kendisini Tayvan’a yeni TPP’ye katılmak için rızasını alması için yalvarmak ve yalvarmak gibi tatsız bir konumda bulacaktır. Öte yandan TPP’ye katılmak Tayvan’ın uluslararası statüsünü artıracaktır.
Ayrıca, Tayvan’ın tüm büyük Pasifik Kıyısı ülkelerini içeren bir serbest ticaret bölgesi olan TPP’ye üyeliği, Xi yönetiminin “Tayvan’a karşı savaşını” başlatmasını zorlaştıracak.
Tayvan’a karşı herhangi bir askeri eylem, serbest ticaret çemberini ve tüm üye ülkelerin zararını yok etmek için bölgesel ve uluslararası toplumdan şiddetli bir muhalefete yol açacaktır.
Bu şekilde Çin’in kuşatmasını kırmak için yapılan TPP’ye katılmak için Çin’in başvurusu, Tayvan’ın TPP’ye katılmak için başvurmasına yol açtı ve bu da Çin’i daha da zor bir duruma soktu.
Hem içeride hem de dışarıda yaptığı her şeyin geri tepmesi, son Xi Jinping yönetiminin kaderi gibi görünüyor.
Japonya da dahil olmak üzere özgür dünyanın bakış açısından, Tayvan’ı TPP üyesi olarak kabul etmek, Tayvan Boğazı’nda uzun vadeli barış ve istikrarı korumanın en iyi yolu olacaktır.